15 Aralık 2011 Perşembe

Nevrotik Kedi Sahibiyle Nasıl Yaşarsınız?


Konuyla ilgili olarak Güncel Yayıncılık tarafından basılan ilk kitabı sizinle paylaşmıştım. Birbirinin tamamlayıcısı olan iki kitap söz konusu aslında. Bu 2. kitabın ismi de "Nevrotik Kedi Sahibiyle Nasıl Yaşarsınız?" Daha isminden içinizi ısıtıp sizi gülümseten bir havaya bürünmüyor musunuz? Bence oldukça tatlı:)

Bu kez olayları Stephen Baker'ın kedisinin ağzından dinliyoruz:) sahibine bir cevap niteliğind eolan bu kitap tüm kedi sever ve kedisever severlere hitap ediyor:)

Tekrar okunması dileğiyle, iyi eğlenceler..

Arka Kapak
"Kedinizin sizin için ne yapabileceğini hiç sormayın..."

Siz, nevrotik bir sahip misiniz? Kedinizle iyi geçiniyor musunuz? Bu kısa test size bu soruların yanıtlarını verecektir:

Siz
a) Kedinize günde üç kez tepeden tırnağa masaj yapıyor musunuz?
b) Hiçbir kedinin sizin kedinizin sevgilisi olmaya layık olmadığını düşünüyor musunuz?
c) TV'de çizgi film izlerken kedinizi kucağınıza alıyor musunuz?
d) Hiç olmazsa 6 tane kedi kitabınız var mı?

Hiç kedinize aşağıdakilerden birini sordunuz mu?
a) Bu gün cici bir kedi kediydin, değil mi?
b) Klimayı açmamı ister misin?
c) Klimayı kapatmamı ister misin?
d) Senin için ne yapmamı istersin?

Kediniz
a) Onun için özel olarak hazırladığınız yemeğe burun kıvırır ve uzaklaşır mı?
b) Yatağınızın büyük bir kısmını işgal eder mi?
c) Size ters ters bakıp surat asar mı?
d) Misafirlerinizin önüne avladığı ölü hamamböceklerini taşır mı?

Onlar evin sahibidir... Kirayı siz ödersiniz. Onlar perdelere tırmanırlar. Siz de deli olup düz duvarlara tırmanırsınız. Eğer yukarıdaki test sorularından birine bile evet yanıtı verdiyseniz, sizin yardıma ihtiyacınız var demektir. Ve size bu yardımı bir tırmık darbesi ile vermeye hazır olan bir kedi sizin için yazdı..

3 Aralık 2011 Cumartesi

Kedikolar 2


 "takla atabileceğimi söyledim inanmadınız. al işte al al bunu da bunu da..."

"çaya buyurmaz mıydınız? yeni demledim.."

"bir gün benim olacaksın..bir gün..."

"sıkıysa çık..hadi çıksana olm çıksana..yaa pusarsın öle..hadi çık diorum.."

"zzzzzzzz..burası da amma rahatmış yaa hmmmnff"

"rest.."


"biraz sarın beni, daha uyumam lazım..."
http://www.picplaza.com

29 Kasım 2011 Salı

15 Kasım 2011 Salı

Nevrotik Kediyle Nasıl Yaşarsınız?

Bir zamanlar adını çokça duyduğum ama şimdilerde çok da kolay bulunamayacak bir kitap önereceğim siz kediseverlere... Bu kitabı ben daha kedim olmadan sevmiştim aslında... Kedisi olan herkesin okumasını ise şiddetle tavsiye ediyorum. Bir anda aklıma geldi, eskiden böyle bir kitap verdi acaba ne oldu diye:)) Hiç zamanı geçmeyecek, güncellenmesi gerekmeyecek oldukça sevimli ve doğru bir kitap...iyi okumalar..




Arka Kapak: 
Gerçek sahip kim? Kedi mi, siz misiniz?
Bu kitabı okuduktan sonra, kedi kafasının nasıl çalıştığını öğrenebilir (şekilde görüldğü gibi), onu eğitebilir (daha neler!) ve böylelikle ön patisini uzatıp sizi tebrik etmesini sağlayabilirsiniz (iyi şanslar).
(Kapak)

Kediniz Nevrotik Mi?
Bunu öğrenmek için küçük bir test yapalım

Kediniz, egzersiz yapmak için
a) Koltuk döşemelerini mi paralar?
b) Çöp kovasını mı devirir?
c) Ev bitkileriyle mi savaşır?
d) Komidinin çekmecelerine tırmanıp, çekmece temizleme oyunu mu oynar?

Öğün aralarında atıştırmak için
a) Akvaryumdaki balıkları mı?
b) Çerkes tavuğunu mu?
c) Sizin akşam yemeğinizi mi tercih eder?

Size olan sevgisini belirtmek için
a) Okumakta olduğunuz kitabın üzerine mi yatar?
b) Nereye giderseniz peşinizden mi gelir?
c) Yastığınızın üzerinde mi uyur?
d) Siz uyurken, yüzünüzü yastık olarak mı kullanır?
Eğer kediniz yukarıda sayılanlardan birini yapıyorsa çareniz yok. Bu kitabı okuyacaksınız.

Yazar: 
Stephen Baker

Yayınevi: 
GÜNCEL YAYINLARI - 


Çeviren: Emel Farz 
Orjinal Adı: How to Live With Neurotik cat
128 sayfa
1. Hm. Kağıt
13,5x19,5 cm
Karton Kapak
ISBN:9758020226
Dili: Türkçe
Çizgi resimli

12 Kasım 2011 Cumartesi

Kedikolar 1




"benzedim mi? benzemiş miyim doğru söleyin, sakal da yaptım nasıl? nasılım?"

"hayır anlamadığım şey şu: neden ben? niye hep ben geyik oluyorum?"

"ayy tuuuuttum, bu sefer tutuyorum, gel buraya kaçma ördek"

"uff iyiki mevsimi geldi az bişi döküldü, dır dır dır dır,al temizledik işte!!
ne var teknoloji diye bişi var hayret bişi ya!! tüy bu dökülecek tabi..."

3 Kasım 2011 Perşembe

tentedeki yaramaz:)

Burası Maltepe Balıkçısı...Yolda ilerlerken kırmızı ışıkta duruyoruz ve gözüme takılıyor...ama nedeni süper bir balıkçı olması değil, ya da orada hiç balık yemedim bilmiyorum..olabilir de...ama kırmızı ışık sönünceye kadar oraya takılı kalmamın nedeni, yeşil yanınca da boynum ağrıyana kadar geriye bakmamın nedeni çok sevimli simsiyah bir kedicikti...

anlaşılan o ki, balıkçıdan nemalandıkları yetmemiş, bir de hırs yapmış tenteye çıkmış, o tenteden de su solda gördüğünüz pencereyi tırmalıyor...sonra da yandaki balkonun aralığından içeri girecek bir delik arıyor...ama o kadar komik ki, başını eğiyor, bir bacağını yukarı kaldırıyor olmuyor..kafasını yukarı demire koyup iki ayağıyla balkona basıp ön patilerle de içeriye uzanmaya çalışıyor yine olmuyor...herşeyi deniyor içeri girebilmek için...:)

sabah sabah beni gülümseten uykulu halimden eser bırakmayıp, acaba içeri girebildi mi diye meraklandıran sevimli kömür karası kediciğe teşekkürler burdan...

19 Ekim 2011 Çarşamba

Hakkımda

Evet uslanmaz bir bloggerım ben...İtiraf ediyorum.. Evet ve de çok detaycı biriyim.. Düzeni seviyorum çalışırken. O yüzden bloglarımı da spesifik konular üzerinde birbirinin alanına çok taşmadan kendi çerçevelerinde yazmayı seviyorum. Bu iki durum birleşince de ortaya 6 adet blog çıkıyor. Bu konuların hepsinde yazmak ancak hepsini birbirine karıştırmamak istiyorum:)

Psikopat mısın? Biz birine yazamıyoruz hepsine nasıl yetişeceksin diyebilirsiniz elbette. Ama acelem yok..Konular aklıma geldikçe hangisine yazmak istersem ona yazıyorum. Tabi izleyici sayım bir blogda herşeyi anlatan yazarlarınki gibi olamıyor. Ama olsun.. Bu konularla gerçekten ilgilenen 9-10 izleyicim de beni mutlu ediyor. Önemli olan paylaşabilmek.

Yazmak benim hobim, mesleğim, en büyük zevkim oldu her zaman. Yazmak benim için hayatımın anlamı.Yazarak daha çok kişiye ulaşabilirsin her zaman. Yazarak daha rahat anlatır, anlaşılır veya dokunursun yüreklere. Yazarak daha çok duyurursun sesini..

Kendime ait bir kitabım, çeşitli kitaplarda yayınlanmış öykü ve şiirlerim var. Sayısını bilmediğim makalelerim var yayınlanan. Dergi editörlüğümden kalma bir durum bu:) onun haricinde bir de bloglarım olsun ne olur yani:)

Sevgiyle,


http://tanrimevleniyorum.blogspot.com/


http://mutlulukfabrikam.blogspot.com/

http://retroyuz.blogspot.com/

OH WE ARE SO RETRO!...


http://aslitheteapot.blogspot.com/


ÇAYDANLIK FOKURDARKEN...

http://melikeasli.blogspot.com/




http://mantarinmaceralari.blogspot.com/


MANTARIN MACERALARI



19 Haziran 2011 Pazar

yüreğim çok ama çok ağırlaştı Mantarım.. niye gittin? neden öyle gittin?

Uzun zamandır buraya yazamamıştık Mantar'la... blogspot kapanmış, maceralarımıza ket vurulmuş, fani dünyanın yoğunluğunda kaybolmuştuk Mantar ve ben..

Ama bu vesileyle yazacağım hiç aklıma gelmemişti..Daha ne maceralar vardı yaşanacak, 4 bucuk seneye sığdıramadığımız senin daha ne muzurlukların olacaktı kimbilir.. hani 15-20 sene yaşayacaktın, birlikte yaşlanacaktık... hani yaşlılıktan ölecektin sen de... daha birgün önce aldığımız üçlü çerçeveye aile fotoğrafını koymayacak mıydık? müzik dinlerkenki bu fotonu?



dün hayatımın en kötü günüydü herhalde... sen benim kızımdın, son 5 senedir bana herkesden yakın olandın.. Beni her işten geldiğimde kapıda karşılayıp sessizce anlayan tavırlarla dinleyen, akşamları üzerime yayılıp mır mırr eden, kafanı elime yüzüme burnunu burnuma saatlerce süren, sabahları gözlerime baka baka geç kalmamam için beni nefesinle uyandıran, geceleri iki bacağımın arasına rahatça yerleşip patilerini bacağıma dolayan ve usul usul nefesini duya duya uyuduğum kedimdin sen...

ne de çabuk gidiverdin kollarımda... ağlaya yardım dileye dileye bakışlarını gözlerime kilitledin, kan kusarken üzerime...ne de kötü ölüverdin sen...Mantarım benim..kızım, herşeyim... beni ancak yıllarca hayvan besleyip onu bir insandan farksız gören, küçük bir bebekle bir kedinin eşdeğer olduğunu bilen, 7 günlükken onu bulup da şırıngayla besleyen, ona aldığı küçücük biberonu telaşla iki patisinin arasına alıp içmesini izleyen, sütünü içerken lacivert gözlerindeki mutluluğu yakalayan, bembeyaz karnını okşarken, tüylerini fırçalarkenki neşesini gören, sen yapma dedikçe koltukları perdeleri tırmalamak için çocuk gibi inat ederkenki muzurluğunu seven, suyunu koymayı unutunca günlerce gözüne uyku girmeyen anlar...

kızım sen beni nasıl bırakıp gittin? bu ilişki karşılıklı değil miydi, hani üzmicektik birbirimizi? ben ağlayınca sen patinle silerdin gözyaşımı... hiç yaramazlık yapmaz söz dinlerdin... ben değil miydim feribotla bandırmaya giderken 2 bucuk saat boyunca hayvan bölümünde seninle oturan..sırf sen korkma diye , miyavlayarak öyle ağlama diye, kedi köpeklerin arasında yerde seninle oturan ben değil miydim? uçakta sana bilet alıp her yere seni taşıyan, uçak korkun yüzünden 1 saat boyunca İzmire iki büklüm olmuş vaziyette elim sepetinin içinde seni okşayarak giden ben değil miydim?!

e nasıl dayanırım ben senin o son halini görmeye? ben senin kılına zarar gelmesinden korkarken, sen nasıl da ölüverdin kucağımda öyle, kollarımda kanlar içinde...? gözlerini gözlerime dikip ağlayıp kan kusarken üzerime ben nasıl oldum bir bilsen..mahalle ayağa kalktı bağrışlarımdan "ölüyor kedim" diye diye... ben nasıl unuturum o görüntüyü...

nasıl unuturum arabada seni veterinere yetiştirmeye çalışırken kafanı koluma dayayıp son nefesini bana baka baka verişini.. nasıl unuturum...

insanlar ölüyor, bu kedi alt tarafı diyenlere, insandan daha insandı benim kedim... hem evini hem sahibini korur, korkusundan saldırganlaşırdı... beni öyle sever öyle severdi ki kimselerle paylaşamazdı... ayağıma yapışıp tuvalete bile benimle gelen biricik kedimdi o, benden hiç ayrılmayan, uzaklara gittiğimde yemek  yemeyip su içmeyen kedimdi o...ben gelince öpe koklaya sarılan, koşup hemen karnını doyuran kedimdi o... o benim hep yanımdaydı, herşeyimdi..

biricik kızım...seni çok seviyoruz, çok özlüyoruz... sensiz ev bomboş, anlamsız... yüreğim çok ama çok ağır...

11 Haziran 2011 Cumartesi

Mantar büyür güzel bir kız olur..

melankolik Mantar:"düşünüyorum öyleyse varım mıydı o yaa, Aslııı, neydi?..
neyse, düşünüyorum öyleyse varım"

bir kadeh baileys'in dibini içmiş Mantar:"bişi oldu bana ama anlamadım, sanki gözlerim kapanıyo, oysa daha çok iş var"
"şuhum ben" Mantar:"Banu Alkan'dan neyim eksik benim?"

olmayan şeyler gören Mantar:"vallahi orda bişi gördüm, gördüm orda işte." 
profilim iyidir Mantar...
Asil Mantar:"annem tekir babam siyam benim tamam mı?"
"bide burdan çek, bak burnuma nasıl? tam yemelik"


25 Şubat 2011 Cuma

kedi dili:)


iki kedi yolda gidiyormuş. Kedinin biri "hav hav" demiş.
Diğeri, "Salak, biz miyav deriz" demiş.
ötekisi cevap vermiş:
"cahiiil bu devirde herkes iki dil biliyor":))

18 Şubat 2011 Cuma

Mantar bebe haller

10 günlük Mantar:) "ben nerdeyim yaw"

1.5 aylık Mantar:" bu ne be fare diye önüme koyduğun şey, bu ne ya, gidiyorum ben kardeşim.!!"  
sürekli çantamın içine giren beni bir yere göndermeyen Mantar:"gidicem işte bana ne, bana ne! hay aksi burda da yakaladın beni, saklanmıştım oysa ki."
her daim temizlenen Mantar:"şuramı da yaliim, burayi da, burasi da temiz olsun" 
elini verince kolunu kaptırdığın Mantar:"mmmm..yum yum yum..elinin hepsini yemek istiyorum"  
1 avuç Mantar:)

zarar makinesi Mantar:" koparıcam bu küpeyi..begenmedim çıkaaaar dedim sana"
sandalyede uyku düşkünü Mantar..virgül oldum yatıyorum Mantar..


9 Şubat 2011 Çarşamba

Mantar dağda........

Mantar'ı kayarken hayal ettik geçen gün serviste eve dönerken...sonra gülmekten kendimize gelemedik... internette de şu fotoğrafa rastlayınca paylaşmadan edemedim... 

 zira biz Uludağ'a giderken kaşlarını yukarı kaldırıp, bıyıklarını aşağı düşürmüş ve yüzümüze sanki masum bir kediymiş gibi bakmıştı..."yine nereye, hani bu kez ben de gelecektim haniiii" diyerek evin içinde zıpırlanmaya, boardları yalayıp montuma patilerini takmaya ve mutfak tezgahından yatağa, çekyattan kitaplığa, oradan da masaya atlamaya koyulmuştu...

Aşağıdaki resimdeki kedinin ciddiyeti Mantar'ınkinin yanında hiç kalır...Tek fark Mantar'ın board yapacak olmasıydı elbette:)  Patiler iki yana açılıııır, gövde hafif öne doğru eğilir, gözler kısılııırr veee topuk burun, burun topuk, pati, miyav...miyav, pati...

18 Ocak 2011 Salı

Bugün Aslıyı nasıl çıldırtsam?!

Sea Monster cat well sink your battleship

İşten yorgun argın eve gelmişim....Kafamda binbir tane şey dolaşıyor. Merdivenleri ağır ağır çıkıyorum. Kapıya oldukça yaklaşmama rağmen, hayret! Mantar'dan ses seda çıkmıyor. Normalde ayak seslerimi duyduğu an miyavlamaya başlayıp kapının eşiğini köpek gibi eşelemeye başlardı...Eşeleyecek birşey olmadığından onun yerine kapıyı yemeyi de uygun görürdü... Hayret, ses seda yok...!?

Kapıya yaklaşıp, anahtarı çeviriyorum, o esnada sesleniyorum "Mantaaar"--Tık yok!!

Noldu buna yaw, hiç böyle şey yapmaz- derkeeeen irkiliyorum ve kendime geliyorum: "Olamaz, evime girmişler ve kedime kesin birşey yaptılar, yoksa iki eli kanda olsa Mantar kapıda biterdi çoktan."

Kapı sonuna kadar açıldığında gördüğüm manzaradan dolayı küçük dilimi yutacağım. Buzdolabının üzerinde duran fırın tezgah ve buzdolabı arasına sıkışmış, kapağı açılmış, içindekiler halının üzerinde..Halı savrulmuş, 3e katlanmış... Mutfak lambasının yerinde yeller esiyor, lamba koridorda yatıyor. Havlular, bezler hepsi salona dağılmış. Bulaşıklıktaki tabaklar tezgaha saçılmış...

fya pwr

Ne olmuş burda diyorum kendi kendime habire...Salona kafamı uzatıp bakmaya korkuyorum, laptopım bıraktığım yerde duruyor mu acaba diye... Deprem olsa diyorum hissederdim bu kadar şiddetlisini herhalde. 

O değil de tüm seslenmelerim cevapsız kalıyor. Mantarı görene aşkolsun. Korka korka içeri giriyorum, salonda herşey yerli yerinde..Diğer odalara bakıyorum, gayet düzgün..Her yeri arıyorum kedim yok...yoookk!! deliricem..

Mutfağı toparlarken bir yandan, bir yandan da anlam vermeye çalışıyorum. 3 senedir böyle birşey olmadı, o yüzden Mantardan süphelenmek aklıma bile gelmiyor..tek derdim onu bulabilmek. Çıkmasına ise imkan yok dışarı. 

Neden sonra farkediyorum ki, fırının içine beyaz ve gri tüyler yapışmış.. Elektriklenmiş ve orada kalmışlar...Suçlu izlerini örtmekte, şu an saklanmayı becerdiği kadar başarılı olamamış... Can havliyle bağırıyorum "Mantaaar seni bulursam haşlayacağım ve mantar çorbası yapacağım senden"..

-miyiv, mii... miykk! 

sesleri gelmeye başlıyor, tırsmış, pusmuş- süt dökmüş bir kedi çıkıyor karşıma ağlamaklı gözlerle...yüzüne bakıyorum o bana bakıyor--ne yaptın diyorum kızgın ifademi takınıp(hakikaten de kızgınım bu arada)-miykk!! demesiyle ortamdan uzaması bir oluyor. 

yarım saat sonra hiçbirşey olmamış gibi evde salınırken görüyorum kendisini...bide utanmadan bana bakış atıyor "he he he" der gibi..gidip kıvrılıyor bir zamanlar benim en sevdiğim minderim olan ama şu an sadece uzaktan bakabildiğim mindere..bir güzel yayılıyooor ooohh..

---bu sahnenin geri kalanında Mantar hayalimde bir de keyif sigarası tüttürüyor üzerine...bir eli belinde, bir diğeri de swarovski taşlı ağızlığını tutuyor, dumandan halkalar çıkararak...

bknz: yapmışlar:) (freakingnews.com'dan alıntıdır)

Kedi Sahibi Olmak

Perdelerinizin, koltuklarınızın veya halılarınızın iplik iplik olduğu, sökülmeye yüz tuttuğu bir durum yaşatır evde beslenen kedi. eve yeni bir koltuk almak istersiniz, alamazsınız nasılsa aynısı ona da yapılacaktır 10 gun içerisinde eski koltuğunuza eşdeğer bir koltukla karşılaşacaksınızdır. alırsınız bu kez üstünü örtüyle örtme gereği duyarsınız, yenidir ya kıyamazsınız. örtü bir ay kadar ancak dayanır. kedinizin bu tip konulara karşı niye bu kadar duyarlı olduğunu anlayamazsınız. tonlarca para verip tırmalama tahtaları, oyuncakları alırsınız yüzüne pek bakmaz, gidip koltukla savaşmalıdır o...

Mantar 10 günlük

ama kendini halının püskülüne kaptırdığında veya koltuğa tırnağı takıldığında deliler gibi zıplayıp atlamasını, evin içinde bir oraya bir buraya uçmaya başlamasını veya yere düşen bir kağıt parçasıyla (sinek, böcek olayına hiç girmiyorum) saatlerce keyiften dört köşe oynamasını izlemek sizi ne kadar üzgün de sıkkın da olsanız gülümsetmeye yeter. bazen kahkahalarla gülersiniz muzurluklarına... sonra yorulur, gelir üzerinize yayılır. yüzünüze bakmaya elinizi saçınızı yalamaya başlar. o an kutsal bir andır işte. sarılıp onu içinize sokmak istersiniz bazen..küçücük burnunu öpersiniz...bambaşka bir duygudur kedi sahibi olmak.. bambaşka..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...