İşten yorgun argın eve gelmişim....Kafamda binbir tane şey dolaşıyor. Merdivenleri ağır ağır çıkıyorum. Kapıya oldukça yaklaşmama rağmen, hayret! Mantar'dan ses seda çıkmıyor. Normalde ayak seslerimi duyduğu an miyavlamaya başlayıp kapının eşiğini köpek gibi eşelemeye başlardı...Eşeleyecek birşey olmadığından onun yerine kapıyı yemeyi de uygun görürdü... Hayret, ses seda yok...!?
Kapıya yaklaşıp, anahtarı çeviriyorum, o esnada sesleniyorum "Mantaaar"--Tık yok!!
Noldu buna yaw, hiç böyle şey yapmaz- derkeeeen irkiliyorum ve kendime geliyorum: "Olamaz, evime girmişler ve kedime kesin birşey yaptılar, yoksa iki eli kanda olsa Mantar kapıda biterdi çoktan."
Kapı sonuna kadar açıldığında gördüğüm manzaradan dolayı küçük dilimi yutacağım. Buzdolabının üzerinde duran fırın tezgah ve buzdolabı arasına sıkışmış, kapağı açılmış, içindekiler halının üzerinde..Halı savrulmuş, 3e katlanmış... Mutfak lambasının yerinde yeller esiyor, lamba koridorda yatıyor. Havlular, bezler hepsi salona dağılmış. Bulaşıklıktaki tabaklar tezgaha saçılmış...
Ne olmuş burda diyorum kendi kendime habire...Salona kafamı uzatıp bakmaya korkuyorum, laptopım bıraktığım yerde duruyor mu acaba diye... Deprem olsa diyorum hissederdim bu kadar şiddetlisini herhalde.
O değil de tüm seslenmelerim cevapsız kalıyor. Mantarı görene aşkolsun. Korka korka içeri giriyorum, salonda herşey yerli yerinde..Diğer odalara bakıyorum, gayet düzgün..Her yeri arıyorum kedim yok...yoookk!! deliricem..
Mutfağı toparlarken bir yandan, bir yandan da anlam vermeye çalışıyorum. 3 senedir böyle birşey olmadı, o yüzden Mantardan süphelenmek aklıma bile gelmiyor..tek derdim onu bulabilmek. Çıkmasına ise imkan yok dışarı.
Neden sonra farkediyorum ki, fırının içine beyaz ve gri tüyler yapışmış.. Elektriklenmiş ve orada kalmışlar...Suçlu izlerini örtmekte, şu an saklanmayı becerdiği kadar başarılı olamamış... Can havliyle bağırıyorum "Mantaaar seni bulursam haşlayacağım ve mantar çorbası yapacağım senden"..
sesleri gelmeye başlıyor, tırsmış, pusmuş- süt dökmüş bir kedi çıkıyor karşıma ağlamaklı gözlerle...yüzüne bakıyorum o bana bakıyor--ne yaptın diyorum kızgın ifademi takınıp(hakikaten de kızgınım bu arada)-miykk!! demesiyle ortamdan uzaması bir oluyor.
yarım saat sonra hiçbirşey olmamış gibi evde salınırken görüyorum kendisini...bide utanmadan bana bakış atıyor "he he he" der gibi..gidip kıvrılıyor bir zamanlar benim en sevdiğim minderim olan ama şu an sadece uzaktan bakabildiğim mindere..bir güzel yayılıyooor ooohh..